top of page

*Modernizmin Krizine Devrimci Müdahale: Demokratik Özerklik

  • Yazarın fotoğrafı: otonomdergi
    otonomdergi
  • 17 Kas 2012
  • 3 dakikada okunur
Kürt siyasal hareketinin geldiği boyutu anlama ve anlamlandırma konusunda devlet ve sol, bir tıkanıklık yaşıyor. Devlet ve modernist sol, “ulus devlet” paradigmasını eleştiren ve reddeden ulusal bir siyasal hareketi anlamakta zorluk çekiyor. Modernist sol açısından ezber şudur: “Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı, emperyalizme karşı siyasal sınır ve bağımsızlık, bir başka deyişle ulus devlet hakkıdır; ayrıca bu hak anti-emperyalist olmadıkça ilerici de olunamaz.” Bu bağlamda Kürt siyasal hareketi, solun bu siyasal aklının mülkiyeti altındadır. Bu mülkleştirmenin dışında Kürt siyasal hareketini anlamlandırmak sol açısından mümkün de görünmemektedir. Oysa Kürt siyasal hareketi, bu paradigmanın çok dışında kendisini kurmaktadır.
Tarihsel söylem ve politik paradigmalar, yüzyılların güç ilişkilerini belirler ve yüzyılların sınıflar mücadelesini kesen bu söylemler, uygarlığın gramerini kurarlar. Devrim kavramını devrimcileştiren güç ise, içinde yaşanılan uygarlığın krizine müdahale eden ve bugünden gelecek yüzyılların politik gramerini kuracak söylemsel kopuşları yakalamak ve üretmektir.
1789 Fransız devrimi uygarlık söylemini belirlemiş ve 19. ve 20. yüzyılın güç ilişkilerini kurmuştur. Sol ve sağ bütün politik paradigmaların dilini kuran, Fransız devriminin grameridir. Artık bu gramer bir dil kuramamakta ve Fransız devrimi, devrimciliğini yitirmektedir. 1789, kriz içindedir; bu kriz kapitalizmin krizidir.
Ulus devlet, sermayenin, emeği siyasal mülkiyet altına almasının egemenlik biçimidir. Biyo-politik dil, biyo-iktidar olarak işler ve çalışır. Modernitenin; eşitsizlikleri, sömürüyü ve zalimliği örten, yok sayan ve bunların biyo-iktidarını işleten “birey,” “vatandaş,” “halk,” “özel mülkiyet,” “toplumsal sözleşme,” “hukuksal eşitlik,” “temsili özne,” “temsili demokrasi,” “ulus devlet” kavramlarıyla kurduğu biyo-politik dili krize girmiştir. Modernizm, uygarlık krizi içindedir.
“Demokratik özerklik”, devrim kavramını devrimcileştiren söylemsel bir kopuştur ve modernizmin uygarlık krizine Mezopotamya’dan yapılan bir devrimci müdahaledir. Ne 1789 devriminin ne de Ekim devriminin grameriyle anlaşılabilecek bir dille konuşmaktadır. “Demokratik özerklik”, hem herkesin anlamakta zorlanacağı fakat öğrenmek zorunda kalacağı, hem de önümüzdeki yüzyılları belirleyecek olan politik bir devrimci anadildir.
Politik felsefe, politik teori ve politik söylem mücadelenin içinden yeniden kuruluyor. Politik felsefe olarak devrimci felsefe, artık aşkın felsefeden kopmuş, içkin felsefe üzerinden kendini üretmektedir. Kürt siyasal hareketi içkinlik düzlemidir. Platon’dan gelen, Hobbes’la sekülerleşen, Kant ve Hegel’le modernleşen idealizmin “Tümel” aşkınlığı içinden kurulan felsefe, kriz içindedir ve bu felsefenin dönemi kapanmıştır. Artık direniş felsefesi Sofistler’den gelen Spinoza, Foucault ve Deleuze’le devam eden “Tikellik”in içkinliği içinden kurulacaktır. Siyaset, bedeni hiçe sayan “aklın” aşkın yanılsamalarından çıkarak onurun, bedenin ve duygulanımların içkinliğine geçmiştir.
Modernizmde “egemenlik” ile “iktidar” kavramları arasındaki bağ, temsiliyet dolayımı üzerinden kurulmuştur. Egemen güç olan birey, yurttaş, halk ve ulus, toplumsal sözleşmeyle kendini yönetme hak ve iktidarını devlete devretmiştir. Bu bağlamda egemen yurttaş, devlet iktidarı karşısında uyruktur. Burada öne çıkan kilit kavram “iktidar” kavramıdır. İktidar kavramı, egemenliğin temsiliyet dolayımıyla devredilmesidir. Modernizmde “özne” alanı bu temsiliyet alanıdır. Modernizmin en güçlü temsili öznesi “Devlet”tir. Egemenliğin hak kullanımını dolayımdan, yani temsiliyetten çıkardığınız andan itibaren “iktidar” kavramı ortadan kalkar.
Kürt siyasal hareketi egemenliğini kullanma hakkını dolayımdan, temsiliyetten çıkarmıştır ve bu hakkı doğrudan kullanmaktadır. Kürt toplumsal hareketinde temsili özneler değil, doğrudan toplumsal özneler konuşmaktadır. Halk adına konuşan değil, halkı konuşturan toplumsal demokrasi, siyasal bir paradigmadır. Bu bağlamda Kürt siyasal hareketi, politik paradigma olarak “iktidar” ve “devlet”e ihtiyaç duymamakta; dolayısıyla temsiliyet ve devlet üzerinden politik bağımsızlık hattı değil, toplumsal demokrasi, toplumsal özgürlük ve toplumsal bağımsızlık üzerinden bir politik hat izlemektedir. Demokratik özerklik, siyasal bağımsızlığı temsili alanda değil, toplumsal demokraside kuran ve toplumsal özneleri doğrudan konuşturarak farkları özgürleştiren çokluğun politik gücüdür.
Modernist sol açısından politik mücadele alanı, sistemin yarattığı kriz alanıdır. Kapitalizm kriz üretir. Dolayısıyla kapitalizmin krizi beklenmeli ya da krizli alanlara müdahale edilmelidir. Bu paradigma bitmiştir. Asıl olan, devrimci hareketin, sistemi krize sokmasıdır. Demokratik özerklik siyaseti, krizi bekleyen değil, sistemi sürekli krize sokan ve politik mücadele alanını kendisi belirleyen bir devrim siyasetidir.

Yazar:Cengiz Baysoy
bottom of page